3 Ocak 2017 Salı

Bu ülkede ölmeden maraton koşabilmek




Maraton koşmak… Kararını vermek, o yolda hazırlanmak ve yapmak... Hepsi birbirinden zor aşamalar. Ölmeden yapılacaklar listesi hazırlasanız, içine mutlaka koymanız gereken bir madde, maraton koşmak… Tam 42 kilometre 195 metre…
2016 yılı kötü bir yıl oldu Türkiye için. Kanın oluk oluk aktığı, acıları boncuk gibi dizdiğimiz bir sene. 2017’nin ilk saatinde Reina’da yapılan katliam, 2017 yılının da farklı olmayacağını haber verdi bize. Ama hayat devam ediyor, insanoğlu bir yandan dertlenirken, kahrolurken, bir yandan da kendini rehabilite etme yollarını da buluyor. Benim için de bu, koşmak uzun zamandır. 2016 yılı içinde bir maraton koşma kararını vermem 2015 yılında 15k koştuğum Vodafone İstanbul Maratonu’nda oldu, lakin maratona öyle gaydırıguppak koşarak hazırlanamazsınız. Program uygulamanız, disiplinli çalışmanız, fedakarlıklar yapmanız gerek. 42 kilometre 195 metre… dile kolay, bir ömür gibi..
Bu sebeple 2016 yılı koşularımın tamamı aslında bu maratona hazırlık. Ancak sistemli koşu programım maratona 13 hafta kala başladı. Peki nasıl bir porgram? Ahanda şöyle:



Ancak önce 2016 başından ele alalım, ben koşu namına neler yapmışım,  hem de ülkenin durumuna bir bakalım:

11 ocak günü 10k 6 pace bir koşu yapmışım, ufak ufak antrenmanlar…
12 Ocak Sultanahmet Meydanı'nda Alman turist kafilesi hedef alındı. IŞİD’in üstlendiği canlı bomba saldırısında 11 kişi hayatını kaybetti.
13 Ocak Diyarbakır’ın Çınar ilçesinde PKK, İlçe Emniyet Müdürlüğü binasını ve çevresindeki lojmanları hedef aldı. Saldırıda 3’ü çocuk 6 kişi hayatını kaybetti.

17 Ocak’da körfez dönüşü yapmışım, işten eve dönüş. 15k 5.40 pace…
Aynı günün akşamı, Ankara’da askeri servise PKK’nin bombalı araçla düzenlediği saldırıda 28 kişi öldü.



13 Mart Haftasonu uzununu koşmuşum, 21k 5.30 pace…
Yine aynı akşam Ankara Kızılay’da yine PKK tarafından bombalı araçla düzenlenen saldırıda 35 kişi yaşamını yitirdi.

12 Mayıs’da bozcaada yarı maratonu öncesi son jog’u atmışım, 5k 5.50 pace…
Aynı gün Diyarbakır’ın Sur ilçesindeki Dürümlü mezrasında, bomba yüklü araç patlatılması sonucu 16 kişi hayatını kaybetti.

28 Haziran’da haftanın açılışını yapmışım, 12k 5.30 pace…
Akşamına İstanbul Atatürk Havalimanı Dış Hatlar Terminali girişinde yaşanan silahlı çatışma sonrası, IŞİD’li 3 farklı canlı bomba eylemcisinin kendini patlatması sonucu 41 kişi hayatını kaybetti.

10 Ağustos’da diz kontrol koşusu kısa bir koşu 3,2 km 5.50 pace…
Aynı gün Diyarbakır'ın Sur ilçesindeki tarihi On Gözlü Köprü yakınlarında polis servis aracına bomba yüklü araçla düzenlenen saldırıda 5’i aynı aileden olmak üzere 6 kişi hayatını kaybetti.

15 Ağustos Koşukolik pazartesi koşusu 8k 5.40 pace…
Aynı gün Diyarbakır Bölge Trafik Müdürlüğü önünde bomba yüklü bir araçla düzenlenen saldırıda 5’i polis olmak üzere 8 kişi hayatını kaybetti.

20 Ağustos Foça’da Ahmet kaptanla foça turu, 16k 5.40 pace…
Gaziantep’in merkez Şahinbey İlçesi’nde sokakta yapılan düğünde kalabalığın arasına karışan İŞİD'li canlı bomba, üzerindeki patlayıcıyı infilak ettirdi. Patlamada 51 kişi hayatını kaybetti.

23 Kasım’da Körfez’i dönmüşüm yine, 15k, 5.25 pace…
Ertesi gün Adana Valiliği yakınında bulunan otoparkta bombalı araç patlatıldı, 2 kişi hayatını kaybetti.
24 kasım’da Eşekçukuru’nu ziyaret 10k 6.20 pace…

9 Aralık Kaynaklar trail 11k 5.35 pace…
Ertesi gün Beşiktaş’ta Beleştepe olarak bilinen Vodafone Arena yakınlarında düzenlenen iki bombalı saldırıda 44 vatandaşımız katledildi.

18 Aralık Bostanlı 11k 5 pace…
Bir gün önce  Kayseri’de bomba yüklü araçla askerleri taşıyan halk otobüsüne yapılan saldırıda, 15 asker şehit oldu, 48 asker yaralandı.

Koşunun rehabilitasyon yönüne vurgu olsun, hem de nasıl bir ülkede, nasıl hayatımızı sürdürdüğümüz ve hayatımızdaki küçük mutlulukları yaşarken kimi zaman nasıl suçluluk duyguları ile boğuştuğumuzu görelim diye çıkardım bu kronolojiyi. Neyse…

Gelelim maratonumuza, 13 haftalık programı verdim yukarda, onun yüzde 80’ine riayet ettim diyebilirim. Bir tane uzun firem var, 30k’lardan birini koşamadım. Programın son iki haftasını uygulayamadım zira dizimin tam ortasına bir ağrı gelip oturdu. Ne zaman koşsam, 2. Km’de başlıyordu. Sonradan öğrendim ki beynin bana bir oyunuymuş bu. Maraton tarihi yaklaştıkça artan stres sonucu beyniniz size bir oyun oynuyor, koşmamanız için size bir bahane hazırlıyor. Yarış sabahı start alana kadar yarışı bitiremeyeceğimi düşünüyordum. Yarışta ise hiçbir ağrı duymadım, Alpay 1-beyin 0…

İstanbul’a takımımızın Sezar’ı Kaan ile uçtum, doğrudan koşu fuarına geçtik. Kitlerimizi aldık, Koşukolik Şebnem’in standını ziyaret ettik, sonrasında kitlerimizle beraber kalacağımız Sultanahmet’teki otelimize geçtik. Küçük bir Sultanahmet turu, ertesi gün acılar içinde geçeceğimiz Gülhane Parkı’nı gezdik. 
 Güzelce beslendikten sonra otele geçip ertesi günü beklemeye başladık. Sabah 6 da kalktık, ne görelim dışarısını sel almış. Bardaktan boşanırcasına bir yağmur. Giyinip bel çantamı belime taktım, 4 tane 200 ml suluğumun ikisine magnezyum tozu, ikisine elektrolit tabletini attım. Koşu sırasında yoldan alacağım suları bunlara doldurup tüketecektim. 5 tane jeli de telefonumla beraber bel çantama sıkıştırdım. Hurma yiyemiyorum, sevmiim. Bacakları koparılmış hamam böceği gibin ne o öyle, ıyy… Neyse, artık hazırdım. Kahvaltıdan sonra otobüslere binmek için yağmurda otobüs sırasına girdik. Start noktasına vardık, son rütuşları yaptık ve maratonu 5.40 ortalama ile koşup 4 saatte bitirme kararı verdiğimiz Kardinal Tufan ve Bornova Lordu Ahmet ile koşumuza başladık.

Bu esnada Buca Dükü, yavru ayumuz Ferit de eşlik etti bir süre bize. Köprü çıkışı, Barbaros bulvarı inişi herşey istediğimiz gibi gidiyordu. Tempomuz 5.30-35 aralığındaydı, birbirimizi dizginliyor, sohbet ede ede koşuyorduk. Galata köprüsü’nde yoğun tezahüratlar eşliğinde 10k finişini geçtiğimizde 2 haftadır canıma okuyan diz ağrısının bir kandırmaca olduğunu anlamış oldum. Ağrıdan eser yoktu. Dönüşü yapıp 15k finişine yaklaşırken tempomuz hala istediğimiz gibiydi. Her 7.5 km’de bir jel, her 10 km’de bir magnezyum, bir elektrolit alma planımı da işletiyordum. Tabi yaptığım hataları yazının sonunda belirteceğim, eklemiş olayım, neyse devam edelim. Parkurun en dik kısmına Elif Aydoğdu ve eşi karikatürist Tan Oral'dan muz ve su takviyesi alarak girdim, elleri dert görmesin. Su kemerlerinin orayı tırmanırken, Ahmet ve Tufan ile 10’a kadar sırayla sayarak tempo vermemiz, hala tüylerimi diken diken eder. Bu şekilde parkurun en dik kilometresini de sorunsuz geçip 21. Km’de sahile inince rüzgarın hoşgeldini ile karşılaştık.
Kırılma noktası tam da burası aslında.
Ahmet kaptan rüzgara karşı temposunu korumayı seçerken, cüsseli koşucular olarak Tufan ile ben pace’imizi 6’ya düşürerek enerjimizi korumayı seçtik. (hata 1) Hesabımıza göre 8k böyle gidersek 8k da rüzgarı arkadan alırken tempomuzu arttırarak bu kaybedilen süreyi telafi edecektik. Tabi kazın ayağı öyle değil. 22-23. Km’de tufan temposunu 6.15lere çekince, zaten önden gitmiş ahmet’in peşinden ben de devam ettim. Ahmet 5.40, ben 6, tufan yanılmıyorsam 6.15 pace ile bu rüzgara karşı dönemi geçtik. 30k dönüşünü yapınca, yanımda sırtına 4 saat hedefini yazmış olan tavşan atleti gördüm ve peşine takıldım. Pace yine 5.40’lara inmiş, rüzgarı arkadan alır vaziyetteydim. Ama bir sorun vardı, gidemiyordum. Sakatlık yoktu, soluk soluğa değildim ama gücüm bitmişti. Daha önümde 10k vardı ve sırtında 4 saat yazan atlet benle arasını açtıkça işlerin sarpa sardığını fark ettim: karnım acıkmıştı.
Tüm programımda, tüm uzun antrenmanlarımda yanımda bulundurduğum kola ve meyve suyu yerine magnezyum ve elektrolit tercihimden pişman olmuştum. (hata 2) Siz siz olun, yarış günü test edilmemiş şeyler yapmayın. Resmen açtım. 38-39. Km’ye paceim 6.50-7’ye düşmüş vaziyette geldim, bu esnada sahilde yürüyenleri, gezenleri tarıyordu gözlerim. Bir dürüm yiyen varsa yanına yanaşıp elindeki dürümü isteyecektim. O derece açtım.
39. Km’deki son istasyona geldiğimde muz leğeninin yanında durdum, 4 tane yarım muz yiyip iki elime birer yarım muz daha alıp yürümeye başladım. 40. km'de yürüdüm evet. Zira bacaklar kalkmıyordu. Gülhane Parkı girişine gelince haydi koş dedim kendime ve parka girdim, artık 4 saat hedefi çoktan şaşmış, alt sınırım 4 saat 12 dakika hedefini de yürümüş olmam nedeniyle taze taze kaçmıştı. Bu esnada Türkiz kaptan bir güneş gibi doğdu parkın ortasında. İnsanın bir takımı olmalı şu hayatta, viva RED Runners… 4 saat 17 dakikalık maraton derecem 4 saat 20 dakika üzeri değilse Türkiz sayesindedir.
Onun motivasyonu ile yokuş yukarı parkı koştum, kapılardan geçip Sultanahmet’e tırmandım ve son düzlük. Solda el sallayan, bağıran takım arkadaşlarım, maratonu çok önce bitirip duşunu alıp gelmiş kaptanlar, Sezar, Kral, Ayrınmen…ve sürpriz bir şekilde finişe gelen Sarı kaptan…
İşte o manzara 17 dakikalık rötarı unutturup bir maraton finisher olduğunuzu ve ne büyük bir iş yaptığınızı idrak etmenizi sağlayan manzara… Sizi alkışlıyorlar, destekliyorlar… Ağlamamak için bahane bulmak zor…Elime tutuşturdukları bayrak ile son deparımı atıp finişi geçtim. Sonrası bir bulut…Ağlasam mı? Birini görsem, tanıdık bir yüz, ağlayacağım hüngür hüngür. Nereye gideceğimi bilemiyorum, elime verdikleri çantadan çıkan çikolata ve muz, "ağlama ulan, açsın, ye bizi" deyince kendime geldim ve onları yedim. Sonrasında Tufan’ı karşılamak için takım arkadaşlarımın yanına geçtim. Ve evet Tufan da göründü geliyor, ona da böğürüp gazı verdikten sonra bir maratonu bitirmenin verdiği mutlulukla baş başa kaldım. Evet hedef süremin dışında kaldım, bir sürü sorun yaşadım ama ne gam. Maraton koşmuştum. 41 yaşında, 42 km koşmuştum.

Topal ördek gibi gezerken sonrasında, protein yüklemesini yaparken suratınızın orta yerine yerleşen sırıtışa, bir senedir yaptığımız hazırlıkların meyvelerini toplamanın verdiği huzura ve acaba maratonu bombalarlar mı, ölür müyüz endişesinin boş çıkmasının verdiği rahatlama karışarak havaalanının yolunu tutuyoruz. Evet artık bir maraton finisherim, çalıştım başardım. Siz de bunu yapın derim, yaşınız, kilonuz, durumunuz hiç önemli değil. Çalışmak bu işin vizesi. Çalışın koşun, ölmeden yapılacak 100 şey yok artık bende, biri çizili ve çok mutluyum…

Koşumun strava kaydı için: https://www.strava.com/activities/774815878

Viva RED Runners demiş miydim? Evet…